Sayfalar

23 Ekim 2009 Cuma

Eksik Hikayeler




 












Aferin sana...
Kim ne kadar az harcadıysa aşktan,
O kazanacakmış bu oyunda...
Türetsen razıydım...
Tüketsen de razı...
Gitmene de bu yüzden razıyım...
Karala şimdi ağlayan suretimi,
Yarala....

Derinimi hançerledin,
Aşk lisanımın sözcükleri kayıp...
Güv-(b)en,
Sev-(ve)-da
Ay-(ır)-ılık....

Nerdeysem gel al beni...
Yetti.
Anladın mı?
Yetti.

Cesaretten Yolculuğa Karalamalar



adlı, adsız tüm kahramanlara...



Bir gün çıkarsam ertelediğim tüm yolculuklara, bakmam ardımda ne bırakmışım diye. Ne vedalaşırım
dostlarımla, ne mensubu olduğum gizli derneklerden alırım kaydımı, ne telefon numaralarını yazarım bir kenara bırakıp gittiklerimin… Doğum günümde alınan pelüş oyuncakları yük etmem, eski sevgilimin hediye ettiği çiçeklerden kurutup sakladıklarımı götürmeye falan da kalkmam. Hatta gelmesin diye benimle mazinin yangınlarında üzerime sinen tütsüsü, almam yanıma en sevdiğim elbisemi. Şu kemeri ayrılırken taktım, şu maviyi şu arkadaş pek severdi kuruntularını istemem. Aynı renk ojeleri sürmem, iki elim kandayken. Mümkün olsa da sıyırsam tenimi bedenimden, yenilensem soğukkanlı bir şekilde, beğenmediğimiz tüm sürüngenler gibi. Tüm sahte dokunuşları terk etse beyaz tenim böylece. Bu yolculuklara günahkârlar çıkmaz, günahkârlarla karşılaşan azizler ve azizeler çıkar aslında. Günahkârsa da günahkâr bir azizeyim ben, iblislerin kimlik bunalımına denk gelmiş, şaşkın bir azizeyim. Her şeye inanan kalbinden, zenginden alıp fakire veren yürekli tüm kahramanlara âşık bir azizeyim; Robin Hood’dan Deniz Gezmiş’e. Kiliselerde değilim, dört duvar arasında değilim; bavulsuz, ertelediğim yolculuklara çıkmak üzereyim, içimde ve dışımda tüm şehirlerarası, sevdalar arası, vicdanlar arası yolculuklarıma. Yolculuklarımda tanışacağım kahramanlar için vakit doldurmaktayım. Cesaretten yolculuklar cesur yolcular ister, tüm savaşların, devrimlerin cesur kahramanlar istediği gibi. Çünkü ikisinde de ardında bıraktığına bakarsan gidemezsin, yapamazsın. Sana inanları yıkarsın, kendine ihanetini taşırsın omuzlarında hiç yoktan. Korkaklar bir yere gidemez küçümsedikleri yerlerden, sadece küçümserler; ama gidemezler... Bir gün kaldığın yerde ahkâm kesen, mutsuzluğunda boğulmuş, hayallerini kendine itiraf etmekten çekindiğin, doğrularına, inançlarına hain biri olursun en azından “biri” için, yetmez mi?
 
Sokakta bir yüz şimdi anlamlar yüklediğim ifaden,
Sesin hep başkasınındı fark etmiyor bana ismimle hitap etmen.
Yaşanılanların üstüne attığın bu kara kalem damar kesen,
Bastığım dünyam yine oynuyor yerinden.
varamayacaksın istediğin yere hatta
gidemeyeceksin de küçümsediğin yerlerden.
Yıllar sonra belki kalmam zerre kadar aklının kenarında,
Ama çıkıp gelirim belki
lügatindaki tüm günahların dönerek köşesinden.
Sevgili ayıran şarkı, araya giren kara kedi, insanı şaşırtan iblis olurum
Bu kanlı meleklerin kesip biçtikleri dünyalarında.
Senin hatırına da böyle geçerim hiç geçemezsem.
Yanan günahkâr omuzlarımda ayrı günahlar taşırım
Senin hayatını da mahvederim 
                      ve güya sevdiklerin beni katil ilan edip
Asarlarken köşe başlarında, izle düşüşünü başımın
                           üzülme istemem.




 
Bazen korkaklar için savaşırken isyan edesi tutar mı kahramanların? Musa gibi lanetler mi? İster mi çöllere düşsün?