Sayfalar

23 Ekim 2009 Cuma

Eksik Hikayeler




 












Aferin sana...
Kim ne kadar az harcadıysa aşktan,
O kazanacakmış bu oyunda...
Türetsen razıydım...
Tüketsen de razı...
Gitmene de bu yüzden razıyım...
Karala şimdi ağlayan suretimi,
Yarala....

Derinimi hançerledin,
Aşk lisanımın sözcükleri kayıp...
Güv-(b)en,
Sev-(ve)-da
Ay-(ır)-ılık....

Nerdeysem gel al beni...
Yetti.
Anladın mı?
Yetti.

Hiç erken kalkmayı beceremedim ben yıllarca... Gecelerce uyudum, günlerce, aldanmışlıklarca, ihanetlerce, kahve siyahlığınca... Uyudum... Anılarımı bir yokuşta topladım sonra başımın üstüne topuz yaptım. Çıkışlarım inişlerim vardı A4’te, neden bitmek bilmedi bu hazin inişlerim. Evime gitmek isteyen bir kırmızı başlıklı kızdım, kurtlarla pazarlık sofrasına oturmuş, ammavelakin avcının vicdanı yoktu. Kulağında mp3 çalar, rüyasında eşit dünya olan hiçbir kırmızı başlıklı kız erkeklerin vicdanına sığınmazdı, avcıların hiç! Bu yüzden kimselere oynamadım, neysem söyledim, nasıl göründüysem oldum... Ama yaşadığımız yüzyıl bir imaj çağıydı ve herkes kendini oynamakta başarılıyken, kendi olmakta direneni kim neresine soksundu... Hadi çocuklar! Piyeslerinizi oynayın sahnelerinizde, olmadığınız kimliklerde çıkın karşımıza, yutalım biz de, yüzeyselliğin dibine vurmuş şekilde bir puta tapar gibi tapalım nesnelere, sen dudağıma vurul, ben kıçına hasta olayım. Sonra ayrıldıktan sonra ayakta kalmış kadın şarkıları dinleyip ayakta kalalım! Kalmıyorum, ayakta kalmak zorunda değilim, efendi efendi yaşarım acımı, sonra unuturum, ya da vahşice yaşarım kime ne? Yaralı hayvanlar gibi bağırırım kan ter içinde geceleri uykusuz, tırnaklarımla çarşaflarımı yırtarım. Acı çekmekten kaçmış kolaycı bir çağın şımarık çocuğu olmak zorunda değilim. Acı çekmek zorunda da değilim, belki de üzerine güldürürken düşündüren bir espri yapmışımdır. Belki amnezi olmuşumdur güpegündüz, belki hatırlamak istememişimdir, hatırlamazdan gelmişimdir. Birçoğu gibi, anlamsızca...

Sabrı tırmanırken gün,
Durmadan bu firarın niye?
Asla kararınca olmaz aşk,
ve yeterince zaman...

Terlemesin senin çocuğun,
Koşmasın,
Soğuk su içmesin...
Benimki parçalar dizlerini,
Üşütür,
Hastalanır onun yerine.
Aşk da böyle bir şey ah sevgilim be,
Terlemeden,
Koşmadan,
Üşütüp hastalanmadan,
olmuyor bu mesele...


Bir yol yürüdük geçen gün seninle, aydınlık... Güneşin gözlerimizi alıp vermediği. Sirkler açmıştı bacaklarını sana, sen de yüz vermemiştin. Sen o gün hiçbir şeye yüz vermemiştin. Neydin sen öyle? Sonra sen ‘ışıklarını çek’ diye tutturmuştun, sonra kör olmuştun. Kocaman bir dünyayı, büyüttüğümüz rüyayı görmemezlikten gelmiştin, ama sonra kör olduğunu anlamıştım. Üzülüp ağlamıştım, ama sen görmemiştin bunu da. Ne lisanından konuşabildim, ne gözlerini açabildim. Ben de gözlerimi bıraktım senin kaldığın yerlere ve umut ettim ki bir gün bulup gözlerimi açarsın kilidini. Ben sana, ona ve başkasına bırakıyorum kilitlerimi, artık lüzum yok gözlerime, lisanlara... Ne saklamak istediğim hatıram, ne görmek istediğim bir şey var. Emanetimi değil, vekâletimi verdim. Yol sen düşüp kalktığınca kıymetli, öğrendiğince doğru yolculuk, yolcu yanlışa saptığınca yolcu... Yanlış yoluma çıkan kendini yolcu sanan hancı, ben geri dönmeyeceğim. O yüzden senin demir attığın yerlere uğramayacağım, ancak sen demirini alırsan bana yetişirsin, kolumdan tutarsın... O zaman belki gülümsemelerimi sen hakedersin, ben de sana en heybetlisinden gülümserim. Gülümsetmekten çok yorgunum, bu senin hiç anlayamadığın...

izlediğimiz filmin sonunu ben biliyorum,
sen bilmiyorsun...
bu yolun sonunu sen biliyorsun,
ben bilmiyorum...
sana güvendiğimden bu yol yarım,
ne soluk soluğayım,
ne kan ter sırtım...
“biliyorum” dedin bu yolun sonunu,
sana güvendim
seni de yarı yolda bıraktım...

şarkı eksik,
bu yol istediğin gibi
yarım...

İlhamlar:
Aksu Sezen, Güvercin, Albüm Deniz Yıldızı, Fon Müziği
Ayrılık, ODTÜ('den)

Duygu KARATAŞ
25-07-2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder